3 Şubat 1947’de doğan ve 30 Nisan 2024’te aramızdan ayrılan Amerikalı yazar Paul Auster, geride 34 kitaptan oluşan ve okurlarını büyüleyen bir eser külliyatı bıraktı.
New York Üçlemesi ile tanınan Auster, sadece bu eseriyle değil, tüm eserlerinde varoluşçuluk, kimlik arayışı, bellek ve tesadüf gibi temaları ustalıkla işleyerek edebiyat dünyasında iz bırakan bir yazardı.
Columbia Üniversitesi’nde İngiliz, Fransız ve İtalyan edebiyatı eğitimi alan Auster, 1970’lerde Fransa’ya taşınmış ve burada çeviriler yaparak edebiyat dünyasına adım atmıştır.
Yazar Joyce Carol Oates, Auster’i “anlatıcıların nadiren güvenilir olmaktan öteye geçemediği ve olay örgüsünün temelinin sürekli değiştiği son derece stilize, tuhaf bir şekilde acayip postmodernist kurgusuyla tanındı” sözleriyle tanımlamıştır.
Eleştirmen Michael Dirda ise Auster’in “çağdaş edebiyatta en özgün nişlerden birini kurduğunu” ve “Anlatım sesinin Antik Denizci’ninki kadar hipnotik olduğunu” ifade etmiştir.
Auster’in eserlerinde sıkça rastlanan tesadüf, şans ve kader temaları, okurları sürükleyici bir okuma deneyimi yaşatırken, karakterlerinin yazarla olan özdeşleşmesi de okurların duygusal bağ kurmalarını sağlamıştır.
Yalnızlığın Keşfi, Yanılsamalar Kitabı, Kırmızı Defter, Leviathan, Kehanet Gecesi, Duman, Görünmeyen, Yükseklik Korkusu, Yazı Odasında Yolculuklar, Karanlıktaki Adam gibi eserleriyle hafızalara kazınan Auster, edebiyat dünyasında doldurulamayacak bir boşluk bırakmıştır.
Paul Auster, sadece bir yazar değil, edebiyatseverlerin kalbinde özel bir yere sahip bir hikaye anlatıcısıydı.
Auster’in vefatı, edebiyat dünyası için büyük bir kayıptır.